Lokumun Tarihi
Sadece Türkler için
değil; bu lezzet artık dünyaya mal olmuş kült bir yiyeceğe dönüşmüş durumda.
Tabi bu gelişim günümüze dayanmıyor. Napolyon’un Türk lokumu hastası olduğunu
veya Picasso’nun konsantrasyonunu yükseltme amacıyla lokum yemeyi tercih
ettiğini biliyor muydunuz?
Gerek kahve yanında atıştırmalık
olarak, gerekse evimize gelen misafirlere bir ayrıcalık göstergesi olarak
tercih edilen Türk lokumu, dünyada TurkishDelight olarak anılmakta malumunuz. Günümüzde bu sözcük, neredeyse tüm
dünya genelinde kullanılan bir deyim haline evirilmiş durumda. Sevimli bir
yavru kediden iyi görünümlü bir kadına kadar sevimli, tatlı ve naif görüntüye
sahip olan varlıklar için Avrupa ve Amerika’da Turkish Delight sözcüğü kullanılmakta. Aynı zamanda bu sözcük ‘kolay para’ gibi ifadeler için de
yaygın şekilde kullanılmakta.
Kız isteme
merasimlerinden bayramlara kadar toplumumuzda çok radikal bir değerde tutulan mucize
tatlı lokumun tarihi ile ilgili bir araştırma
yaptığımızda sonucun oldukça heyecan verici olduğunu fark ettik.
İçeriğinde su, nişasta ve
şeker gibi çok basit malzemeler bulundurmasına rağmen son zamanlarda bilhassa
İngiltere’de oldukça popüler bir duruma gelmiş durumda. Bunun en önemli
sebeplerinden biri ise ünlü İngiliz yazar C. S. Lewis’in yazdığı bir roman ve akabinde
romana çekilen, çok popüler olan bir sinema filmi. Bu yayınların ardından zaten
Avrupa’da kabul gören şöhreti daha da büyüdü ve hakkında gazetelerde makaleler,
televizyon dizilerinde lokum ile alakalı sahnelere kadar popüler kültür
malzemesi haline evirildi. Birçok popüler gazete, lokumun tarihi ve lokum ile uygulanan değişik tatlı tariflerine
kadar makaleye yayınlarında yer verdi. Dolayısıyla son birkaç sene içerisinde
Avrupa’daki lokum satışları, bilhassa süpermarket satışlarıyla %300 oranında
artış gösterdi.
Ünlü yazar Dickens da bir
kitabında lokum ile ilgili bir bölüm yazdı. Burada Yunanlıların lokumu
sahiplenmesi ve bunun gerekçelerine dair bilgilendirmeler var. Söz konusu
kitapta belirtilen bilgilerin neredeyse hepsi kusursuz doğrulukta. Diğer her
Türk ve Yunan yemeği gibi lokum da paylaşılamayan bir değer durumunda. Bunun yegâne
sebebi ise tarihte Osmanlı Devleti’nin çok büyük bir coğrafyaya egemen olması
diyebiliriz. Mersin’den çıkan tantuni nasıl şu an Türkiye’nin her noktasında
satılıyor veya Adana Kebabı’nı dilediğimiz yerde yiyebiliyorsak Türk lokumu da
aynı şekilde; Osmanlı topraklarının uzandığı her bölgede ortak bir yiyecek
olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla ne Yunanlıların, ne Sırpların, ne de
Türklerin ‘bu yemek bize ait, size değil!’ şeklinde çıkışıyor olması aslen etik
değildir. Ancak illa ki bir memlekete bağlanacaksa; Osmanlı Devleti’nin ortadan
kalktığını, yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğunu hesaplamak için çok iyi
matematik yeteneklerine ihtiyacımız olmayacaktır.
Yazının başında Napolyon
ve Picasso gibi dâhilerin lokumu çok sevdiklerini belirtmiştik. Bu bilgi de
Dickens’ın kitabında yer alan lokum ile ilgili kısımda belirtilmiş.
Lokum kelimesi,
Osmanlıca’da rahat ul-hulküm olarak dile getirilen; anlamı gırtlak / boğaz rahatlatan
olan sözcükten türemiştir. İlk keşfi akabinde üretimi 1500’lü yıllarda
Anadolu’da başlamış, ardından 1700’lü yıllara doğru Osmanlı medeniyetinin
egemen olduğu tüm topraklara yayılmış. İngiliz bir seyyahın tesadüf eseri denk
gelmesi ve lezzetine hayran kalmasıyla birlikte 1800’lü yıllarda Avrupa’da da
yayılmaya ve üretilmeye başlanmış. Lokumlar pazarlanırken de Turkish Delight olarak lanse edilmiş.
Dolayısıyla günümüzde Delight yerine Turkish Delight; yani Türk Lokumu olarak
bilinirliğini devam ettirmekte.
1700’lü
yıllarda, Kastamonulu bir girişimci olan Hacı Bekir Efendi, yemek üretimiyle
ilgilenmiş; 1777 senesinde ise İstanbul’a göç ederek Bahçekapı’da bulunan bir
dükkân satın almış. Burada lokuma vizyon katan Hacı Bekir Efendi, lokumun
bölgedeki kurumsal bilinirliğine çok büyük katkılar sağlayıp çok çeşitli lokum
ürünleri üreterek hem ün, hem de para kazanmış
Bu şöhret, Hacı Bekir
Efendi’ye saray kapılarını aralamış; dönemin padişahı tarafından sarayın
‘şekercibaşı’sı olarak görevlendirilmiştir. Kastamonu’daki üretimlerinde
genellikle bal, pekmez ve un malzemelerini kullanmış, günümüzde
tükettiklerimizden çok daha farklı lezzetlerde lokumlar satmıştır.
17. yüzyılda
İstanbul’daki imalatlarında deneysel bir üretime karar vererek, ülkeye nişasta
ve rafine şekerini getirmiş ve bu malzemeler ile lokumlar üretmiştir. Ancak o
dönemlerde bunu lokum olarak değil; Kelle
Şekeri ismiyle adlandırmıştır. Kısa da olsa bu ürün kelle şekeri ismiyle bir
müddet anıldı. Lezzet ve görüntü farklılıkları olan kelle şekeri ismi bir süre
sonra tekrar lokuma dönüşmüş ve günümüzdeki durumuna evirilmiştir.
Halen daha üretimlerine
devam eden Hacı Bekir, aynı dönemde lokum piyasasına giriş yapan Cemilzade gibi
markalar ile birlikte yüzyılları aşkın süredir çeşitli şekerlemeler ve
lokumlarıyla üretimini sürdürmekte.
Lokumun Faydaları
Birçoğunuz lokumun faydaları mı olur diyebilir.
Ancak içeriğinde şeker, nişasta ve su gibi malzemeler barındıran lokum,
enteresan şekilde çok büyük faydalara sahip bir mucize besin aynı zamanda.
Böbrek hastalarının kanlarında yüksek değerlere sebebiyet veren, çeşitli atık maddeleri vücudun atamamasıyla birlikte rahatsızlanmalarına sebep olan bazı durumlar var. Bunlardan birisi ise proteinli gıdalar. Böbrek rahatsızlığı olan insanlara lokumun iyi geleceğini tahmin eder miydiniz?
Proteinli gıdaların
tüketilmesinin ardından vücut, besini yakmaya çalışır. Kreatin, ürik asit gibi
maddeleri böbrek rahatsızlığı olan insanların bünyesi yakmakta güçlük çeker.
Dolayısıyla rahatsızlıkları tetiklenir ve hastalığın büyümesine zemin hazırlar.
Lokum, içeriğinde nişasta ve yüksek karbonhidrat oranları sayesinde vücudun bu
maddeleri yakmasında ona yardımcı olur. Bilhassa vanilya veya kakaolu lokum
tercihler bu konuda son derece etkili.
Ayrıca ilginçtir ki
lokum, vücuttaki yara tedavilerinde ve çıban gibi cilt rahatsızlıklarında da
son derece etkin bir tedavi edici özelliğe sahip.
Şu soruyu şimdiden duyar
gibiyim: E peki lokumun zararları nedir, yok mu hiç bunun günahı?
Elbette içeriğinde
nişasta ve şeker bulundurduğu için lokumun
zararları da azımsanmayacak kadar fazla. Karbonhidrat, vücudun deyim
yerindeyse taşıyıcı kolonudur. Lokumun içindeki karbonhidrat oranının da son
derece yüksek seviyelerde olduğunu düşünürsek son derece besleyici bir gıda
olduğu aşikâr. Ancak fazla tüketilmesi, bu karbonhidratların vücut tarafından
depolanmasına ve aşırı kilolara sebep olacaktır. Dolayısıyla lokumu yerken
aşırıya kaçmamakta; ayarında yemekte fayda olacaktır.
Aynı zamanda pazarlarda
veya marketlerde satılan açık lokumlara dikkat etmek gerekiyor. Açık lokumun
zararları saymakla bitmez. Lokum, yapışkan bir besin olduğu için havadaki tüm
pislikleri bünyesinde kabul eder ve lezzetli, sevimli birer tehlike topuna
dönüşür. Dolayısıyla açık almamanız gereken ürünlerin başında lokum da geliyor.
Bazı değerlerimiz vardır,
hep korkarız bir gün kaybedeceğiz diye. Ama Türk lokumu artık dünya tarafından
öyle bir konuma gelmiş durumda ki biz reddetsek dahi peşimizi bırakmayacak bir
Türk değeri halinde. Lokumu yaşatmak için değil kendi lüksümüz için lokum
tüketimine devam etmeli, sevdiklerimize verdiğimiz değeri öbürsü gün solacak
bir çiçek ile değil; lokum ile vermeliyiz.